Radyo programın çok etkileyici. Sabahları en çok dinlenen saatte trafikle ilgili en doğru mesajları sen veriyorsun. Sanki kendine bir misyon edinmiş gibisin.
Evet misyon edindim. Neden misyon edindim? Birincisi motosiklet kullanıyorum, ikincisi otomobil kullanıyorum. Trafikte düzenli olarak vakit geçirdiğin zaman sen de o problemleri yaşıyorsun. Korna çalanları, gereksiz şerit değiştirenleri, bağırıp çağıranları, sinyal vermeyenleri, küfür edenleri görüyorsunuz. Herkes sakin giderken yanında "vın" diye geçen acayip adamları görüyorsun. Işık takıp kendisine resmi araç süsü veren insanları görüyorsun. Elimde bir güç var bunları radyoda dillendiriyorum. Aslında herkesin söylemek istediklerini radyo aracılığıyla paylaşıyorum.
Burada güzel bir nokta var. Seni sabahları herkes dinliyor. Güzel dönüşler de geliyor radyo programını takip ettiğimiz kadarıyla.
Geliyor ama, günün sonunda herke trafikte yine aynı. Aynı olduğunu nerden mi biliyorum. Yakın bir arkadaşımdan. Programda birlikte emniyet şeridinden bahsettik, kaybettiklerimizden. O gün aracım yoktu "beni bırakır mısın" dedim, "tabii" dedi. Yolda ilerlerken bir anda kaza gördük ve arkadaşım aniden emniyet şeridine girdi. Benim yanımda oturan adam, programda konuştuğumuz adam emniyet şeridine girdi ve gaza basmaya başladı. "Napıyorsun" dedim, "yol boştu" dedi. Yani biz biraz uslanmaz bir toplumuz.
Peki burada kabahat sadece dikkatsiz sürücülerde mi? Denetim yetersizliğinin ve kural koyucuların kabahati yok mu?
Son birkaç yıldır yurtdışına çok seyahat yaptım. Birçok ülkede emniyet şeridi yok. Yarım şeritler var. Türkiye'de kesinlikle emniyet şeridi olmadı, çünkü Türkiye'de yarım şerit tehlikeli. Avrupa'da herkes "koyun gibi" sakin sakin gidiyor. Türkiye'de de tam aksi, herkes soldan gitmek istediği için sol şerit 60 km/s ile akıyor, orta şerit 70 km/s ile gidiyor sağda ise kamyonların arasından geçmeye çalışan garip insanlar var. Bu nedenle sakın ola kaza yapsanız bile, emniyet şeridinde durmayın, hadi durdunuz aracınızdan sakın inmeyin. Yardım çağırın. Benim başıma geldi. Aracımı bozuldu, emniyet şeridine çektim kapımı tam açıyordum ki birisi adeta kapımı kopartıyordu. Durduğumu göre göre beni ezmeye çalıştı. Reflektör koymak için aracımdan indiğimde birisi arkadan bana küfür ederek geçti. Bunun çözümü çok kolay, radyoda da dillendiriyorum. Trafik kameralarının başına birisini koyacaksın ve heryere de kamera yerleştireceksin. Bu kameraların bazıları dolu olacak bazıları boş olacak, sökülüp takılabilir bu kameraların haftada bir yerini değiştireceksin. Cezaları evlerine yollayacaksın, cezalar belirli bir dönemde ödemezse de kanunla ehliyetlerini ellerinden alacaksın. Tüm polislerde elektronik bilgi sistemleri var. Kurallar nedeniyle ehliyetine el konulmasına karşın hala araç kullanan sürücüleri de 5 seneliğine içeri atacaksın. Bunu yaptığın anda tüm trafik düzelmeye başlar.
Ticari araç kullanıcılarıyla ilgili ne düşünüyorsun? Özellikle taksiler, dolmuşlar.
Dünyanın her yerinde ticari araç kullanıcılarının araçları içerisinde cama yapışık kimlik bilgileri vardır. Bir kimlik kartı olmalı. Taksiyi kullanan adamla kart sahibi aynı olmalı. Bizde ise mesela ben bu akşam bir arkadaşımın taksisini kullanabilirim. Avrupa'da böyle kullanıcılara fiziksel ve psikolojik sınava tabi tutarlar. Ben 1988 yılında ehliyet aldım 1999'da tüm kuralları unutmuştum zaten. Tabelaları bile hatırlamıyordum. 5 yılda bir ehliyet sınavı yenilenmeli. Bu çok zor bir şey. "Ben 40 yıldır araç kullanıyorum, 20 yıllık taksiciyim diyecek" belki bu yasayı çıkartan partiye oy vermeyecek. Ama yöneticiler insanların hayatını kurtarmak istiyorsa bunları yapmalı. Yakın zamanda bir Hollanda'ya gittim, oradaki trafik kazası Türkiye'nin 60'ta biri.
Sen bir motosiklet kullanıcısısın, trafikte motosikletlerle ilgili neler söyleyeceksin.
İstanbul'da tam bir keşmekeş var. Her türlü kullanıcı var. İstanbul bir orman gibi ve orman kanunları var. Zaman zaman motosikletlere kızılıyor, ben de bunu diyenlere "abi sen de aynısını yapıyorsun" diyorum. Motosiklet için ilginç kurallar var hız limiti mesela. Ben hız meraklısı değilim fakat motosikletin güvenlik için trafikten daha hızlı olması gerekir. Aksi halde tehlikelidir. Çünkü trafik korku filmi gibi. Kafanızda kask var her şeyi çok iyi duymuyorsunuz, bu nedenle arkanızdan gelen araç size çarpabilir.
Hangi motosikleti kullanıyorsunuz? Başınızdan ilginç olaylar geçmiştir. Yurtdışında motosiklet kullanmak nasıl bir duygu?
BMW R1200 GS Adventure kullanıyorum. Geçmez mi? Ben burada otomobillerdeki insanların ellerine bile bakıyorum. Çünkü arkadaki araca sinirlenen bir sürücü orta şeritte el frenini çekti ve durdu. Ölüyordum! "Napıyorsun abi dedim" yüzüme bile bakmadı. Avrupa'da ise birçok ülkede kullandım, Almanya'da 1943 yılında dökülmüş bir asfaltta kullandım. İstanbul'da asfalt yağlıdır. Yurtdışında arkamdan araç gelmeyince şaşırıyorum. Bizde insan canı ucuz. Motosikletle giderken 1 metre arkamdan el kol sallayarak takip ediliyorum. Yani ülkemizde bu cehaletin önüne geçmek lazım. İnsanların şunu bilmesi lazım, motosikletini sıkıştırdığınız adam Okan Bayülgen, Ceyhun Yılmaz veya ben de olabilirim. Çok önemli insanlar var motosiklet kullanan. Ya da bir emniyet müdürü olabilir "başınız ağrır". Ben motosiklet kazasına "hak etti" diyen insanları görüyorum.
Polislerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Sence motosikletlilere saygı ne zaman başlar?
Zor bir iş yapıyorlar. Dert dinliyorlar. Az paraya çok iş. Bir de düşünsenize, yakalamışsınız adamı birkaç gün sonra dışarı çıkıyor. Şevkiniz kırılır. Benimki kırılır. Motosikletlilere saygı ancak sürücülerin çocukları motosiklet kullandığı zaman başlar. Avrupa'da böyle.
Hangi otomobili kullanıyorsun? Nasıl bir sürücüsün.
Volvo S60'ım var. Motosikletlilere yol veririm, kontrol ederim. Otomobil benim için bir vasıta. Keyif aldığım araçlar var. Benim için en önemli unsur güvenlik. O yüzden Volvo kullanıyorum.
İlk otomobilin neydi? Mutlaka bir anın vardır.
İlk otomobilim 1951 model Willys CJ3B'ydi. Güvenlikten hiç nasibini almamıştı. Yolda giderken motor yandı. Ben de tamirciye motor yana yana gitmiştim.
Ropörtaj:Volkan Demirkuşak
Fotoğraf: Mahmut Ali Özyön