İnsan vardır, nara/ateşe koşar İnsan vardır nura koşar İnsan vardır dünya için yaşar İnsan vardır cennete susar YANGIN HER YERİ SARMADAN Her çağda nara/ateşe koşanlarda, nura koşanlarda olmuştur. Nihayetinde herkes koştuğu akıbeti bulmuştur/bulacaktır. “Onlar geçmiş birer ümmettir. Kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da sizedir. Onların yapmış olduklarından sorum-lu değilsiniz”BAKARA 134 gerçeği, uğruna koştuklarımızdan sorumlu olacağımızı hatırlatır. Kur' an kerimden öğreniyoruz ki, akıbeti azaba dönüşenler de var; lutfu ilahi ile rahmete kavuşanlar da var. Geçmişin hem narı hem de nuru bizim için öğüttür. Asıl olan bizim ne yaptığımız, nereye koştuğumuzdur. Çağımız, iman edenler için ateş çemberine dönüşmüştür. Bir yanda süsü ve ziy-netiyle kendisine çağıran şeytan ve dostları, bir yanda peşin olana hevesli arzula-rımız vardır. Şehveti tahrik eden unsurlar, bir yanda cehaletin esiri imanlar. Ne olacak memleketin hali diyen diller,” Bir millet kendini bozmadıkça Allah onların durumunu değiştirmez.”(RA' D/11) İlkesine ilgisiz kalan gönüller. “Yanan ateşe körükle gitme” atasözü manidardır. Ateşe ateş ekleyenler kendileri-ni de ateşten koruyamazlar. Alt katında ateşi büyütenler, üst katta rahat ede-mezler. Müslüman günahların, isyanın, inkârın yaktığı ataşe sesiz kalamaz. Hiç-bir gerekçe ile katkı sağlayamaz. Hem kendi nefsini hem de ailesini saracak muh-temel ateşe karşı tedbir üretir. “Ey inananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu ce-hennem ateşinden koruyun” (TAHRİM/6) emrinin gereğini titizlikle yerine getirmenin gayreti içinde olur. Evveli ve ahiri bilen Allah (c.c.)’ımız, rahmetiyle ateş her yeri sarma-dan kurtuluş yollarını emniyet tedbirlerini haber vermiştir. Yangın kuleleri vardır. Herhangi bir yerde yangına sebep olacak tehlike gördüğü zaman harekete geçer. Öğretilir, yangını gördüğünüzde uyarın denilir. Yangın var! Yangın vaaar! Fiziki hayatımızın yangından korunması için nasıl ki nöbetçileri varsa; imanımızı yangından korumak için nöbette olmalıyız. Bir insan ki fıtratı tutuşmuş, yandığı-nın farkında değil. Ne acı! Bir Müslüman ki ateşi rahmet sanıyor. Günahların isyanların içinde gülüyor. Ne acı! Bir ebeveyn ki, çocuğunun eli ateşe değmesin diye dikkat ediyor aynı ebeveyn, cennet yolunu terk etmiş çocuğuna ilgisiz kalıyor. Sağlığı bozulmasın diye dikkat ediyor. İmanının paramparça olduğuna dikkat kesilmiyor. Yavrum sağlığına dik-kat et diyen ebeveyn, imanına dikkat et demiyorsa tembihi eksik yapıyor demek-tir. Bugün ümmet coğrafyasının her yerinden dumanlar alevler yükselirken ben yan-mam denilebilir mi? Küfrün ateşi kurbanını önüne aldımı cehenneme kadar sürük-ler. Ümmetin sokaklarındaki günahın isyanın inkarın ateşi aklı selim her müslümanı ilgilendirir. “Toptan Allah' ın ipine sarılın, ayrılmayın”(AL-İ İRAN/103) “Kur’an, Allah’ın ipi ve O’nun dosdoğru yoludur”(TİRMİZİ) buyruklarını anlamazdan gelemeyiz. Bireyden topluma her yeri sarmış veya sarmaya hazır bunca ateş varken, tepkisiz kalmak yanlıştır. Efendimiz buyuruyor:” Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Eğer eliyle değiştirmeye gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmiyor-sa kalbiyle. Ve işte bu, imanın en düşük mertebesidir.” (S.M/70) Asrımızın Müslümanlık anlayışında toplumsal ibadetlerin yeri ne yazık ki ihmal edilmiştir. Toplumu kuşatan sosyal ibadetlerimizin başında gelen hep birlikte Al-lah (c.c.) rızası için hareket etme şuuru ne yazık ki azalmıştır. Zaten ümmetin ateşe yakalanmasının asıl sebebi de budur. Kur' an inanıp Kur' an sofrasında bir araya gelemeyenler. Nerelerde bir araya geldiklerini iyi gözlemlemelidirler. Hızla bireyselleşen Müslümanlar, ümmet olmayı erteliyorlar. Çocuğumuzun derdi nasıl bizi ilgilendiriyorsa, ümmetin derdi de en az o kadar ilgilendirmelidir. Ümmetin her sorunu bedeni arızamız gibi bizi yakından ilgilendirmelidir. Ateşte yanan ima-nını kaybeden kardeşinin yanından sessizce geçemesin! Bütün bireysel ibadetler toplumsal ıslah için hazırlıktır. Hazırlığı yapıp gereğini yapmayanların elinde ki hazırlık ne işe yarar! Hem hazırlık yapmak hem harekete geçmek esastır. “İnsanlardan kimi Allah’a yalnız bir yönden kulluk eder. ” (HACC/11) Buyuran rabbimiz nasıl kulluk yaptığımızı soruyor. Öyle amma deyip ne yapabilirimin arkasına sığınmamak lazımdır. Ateşin sönmesi için ne yaptığımıza bakmak lazımdır. Kimsenin yükünü kimse çekmez denilebilir. Bana ne benim işim başından aşkın denilebilir. O halde “Ey oğulcuğum! Namazı kıl, uygun olanı buyurup fenalığı önle, başına gelene sabret; doğrusu bunlar, azmedilmeğe değer işlerdir."(LOKMAN/17) Ayetini,” Bir toplumda, gücü yettiği halde, günah işleyenlere, mani olmayanlar, ölmeden önce de, Allahü teâlânın azabına maruz kalırlar" (İBNİ MACE) gibi uyarıları nasıl anlayacağız. Biz geçiştirsekte sorumluluk-larımızı, gerçekler bizi bekliyor. Yolları şeytan ve dostları kesmiş. Ateş her yeri sarmadan, öncelilikle ateşte kendimizi kurtaralım. Sonra neslimizi. Sonra ateşe düşenlere yardımcı olalım. Duralım imanımızın tevhid kulesinden haykıralım. Yangın var! Ümmetin gönülleri yanıyor! Ümmetin evleri yanıyor! Ümmetin sokakları yanıyor! Ümmetin coğrafyası yanıyor! Ümmetin nesli yanıyor! İmanın nuruyla, zulumatın karanlığını söndürmek için haydi sefere! “Ey inananlar! Siz Allah' ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayak-larınızı sabit kılar” (MUHAMMED/7)
MUSTAFA KOLCU
|